Hikaye | Kategoriler | Hikayeler
Yusuf
Onu ilk gördüğümde oldukça çirkin gelmişti gözüme. Küçücük bir et yumağı gibiydi. Henüz birkaç haftalıktı. Biraz büyüyüp palazlanınca bizim olacaktı. Şimdi annesine ihtiyacı vardı. Babası ve annesi inanılmaz güzellikte mavi tüylere sahiptiler. Ondan önceki yavru ise müthiş bi eflatun renginde idi...
Meraklanıyorduk. Acaba bizim muhabbet kuşumuz ne renk olacaktı...
Kar beyazdı. Doğduğunda aylardan Ağustos'tu. Bize geldiğinde ise Ekim. Eşime doğum günü armağanıydı o. Oldum olası severdi kuşları...
Hemen kafeslerin en güzeli, yemlerin en kalitelisi bulundu, alındı. Ben özgür bir ruhun hapsedilmesine karşıydım hep. Bu, kuş bile olsa, salarım diyordum. Salarsan ölür, kargalara yem olur. Hayatta kalması için bu gerekli deyip ikna ettiler.
Kuşun cinsiyetinin erkek olduğunu söyledi , bize onu veren arkadaşımız bizde ona isimler aramaya başladık. Her ismi söylüyor tepkisini bekliyorduk. Kar beyazdı. Albino imiş cinsi. Pamuk dedik yok, kardelen dedik yok. Yusuf dedi eşim. Tepki verdi. Ben, olamaz derken yeniden ve yeniden. Adı Yusuf oldu kuşumuzun... Koca Yusuf...
Bir kuşa verilecek en garip ad. Aylar geçtikce onu konuşturmaya uğraştık durduk. Sonunda oldu. İlk sözü cici babacık, ardından aşkım, canım ve şimdi hatırlayamadığım bir çoğu. Bize öyle alışmıştı ki, cam açık bile olsa uçmaz gezinirdi evde. O bizim akıllı kuşumuzdu.
İki yıl olmuştu evimize neşe katalı, bir gün ben hamile olduğumu öğrendim. Her türlü riske karşı onunla aynı ortamda bulunmamalıydım. Anneme gönderdik içimiz acıyarak. Doğumdan sonra ise dayım istedi onu. Dayım yalnız yaşardı. Bana arkadaş olur. demişti. Öyle de oldu. Kelimelerine bir de dayıcık eklenmişti şimdi.
Dayım mutlu, o mutlu Çınarcık'ta yaşıyorlardı. Bir gün beni arayıp Yusuf ile marketten geldik dedi. Hem kafes, hem alış-veriş zor değil mi dedim. Ne kafesi Yusuf gömlek cebimde gittik geldik. Biz aylardır böyle dolaşıyoruz. O benim oğlum dedi. Mutlu olmuştum. Eşim de ben de oğlumuzun doğumuyla pek aramaz olmuştuk Yusuf'u...
O geceye kadar iyiydi her şey. O gece 03:02'ye kadar. Açık olan pencereden kaçabilecekken buna imkânı varken kaçmayan o kuş sarsıntı ile harabeye dönen evde ölümü seçmişti yeni sahibi ile. Bu cins kuşların depremi çok önceden hissettiklerini öğrendim sonradan. Son görüşmemizde Dayım Yusuf bugün deli gibi bir içeri bir dışarı uçup uçup duruyor demişti. Anlamış sahibini uyarmak istemişti. Ama kim depremi düşünüyordu ki, kimin aklına geliyordu. Ve Yusuf gitmemişti, bırakmamıştı sahibini. Koyun koyuna buldular onları sonra... Dayım ve cebinde Yusuf...