Hikaye | Kategoriler | Hikayeler
Hanzel Ve Gratel
Büyük bir ormanın çok yakınında, bir oduncu ailesi yaşıyormuş.. Oduncunun iki çocuğu varmış. Oğlunun adı Hanzel, kızın Gratel'miş. Bu iki kardeşe üvey anneleri çok kötü davranıyormuş. Bazen bir köşede sessizce ağlarlarmış.
Oduncu çok fakirmiş. Bir kuru ekmeği bile zor bulurmuş." Ne yapacağız? Nasıl geçineceğiz?" diye düşünürmüş sık sık...
- Yavrularımızı nasıl besleyeceğiz? Demiş karısına. Karısı cevap vermiş:
- Onları sabah erken ormana götürüp bırakırız. Onlardan kurtulmuş oluruz, demiş...
Adam:
- Hayır bunu yapamam. Yabani hayvanlar onları parçalar, diye karşı çıkmış.
Kadın kocasına:
- Budala ! Bunu yapmazsak hepimiz açlıktan öleceğiz, diye çıkışmış.
Çocuklar üvey annelerinin babalarına söylediği sözleri duymuşlar. Herkes yatınca Hanzel yavaşça dışarı çıkıp, ceplerine parlak çakıl taşları doldurmuş. Sonra eve dönmüş. Sabah ortalık ağarırken kadın gelip, çocukları uyandırmış:
- Kalkın bakalım miskinler, ormandan odun getireceksiniz, demiş. Çocuklar babalarıyla yola çıkmışlar. Bir süre gittikten sonra Henzel en arkaya geçmiş. Cebindeki çakıl taşlarını birer birer yola bırakmaya başlamış.
Ormana girdikleri zaman babaları:
- Hadi bakalım çocuklar siz şurada oturun. Ben ormandan biraz odun keseceğim. İşim bitince döner sizi alırım, demiş.
Hanzel ve Gratel oturup babalarının dönüşünü beklemeye başlamışlar. Beklerken uykuları gelmiş ve derin bir uykuya dalmışlar.
Uyandıkları zaman ortalığın kapkaranlık olduğunu görmüşler. Gratel ağlamaya başlamış.
- Şimdi ne yapacağız? Ormandan nasıl çıkacağız? diyormuş.
- Ay doğuncaya kadar bekle... Sonra yolumuzu kolayca buluruz, demiş Hanzel.
Ay gökyüzünde yükselince Hanzel, Gratel 'in elinden tutmuş. Çakıl taşlarını izlemeye başlamış. Ay ışığında çakıl taşları pırıl pırıl parlıyormuş. Bütün gece yürüdükten sonra sabah evlerine varmışlar. Kapıyı çalmışlar. Üvey anneleri çocukları karşısında görünce çok şaşırmış. Babaları ise çok sevinmiş. Çünkü onları bıraktığına öyle üzülüyormuş ki...
Aradan az bir zaman geçmiş. Ülkede kıtlık baş göstermiş. Üvey anneleri babalarını etkilemeye çalışıyor, ona:
- Evde yiyecek bir şey kalmadı. Hepimiz açlıktan öleceğiz. Bu çocuklar başımızdan bir an önce gitmeli. Onları bu sefer ormanın daha kuytu yerlerine götür. O zaman yolu bulamazlar. Başka çaremiz kalmadı, diyormuş.
Bu sözler adamın içini sızlatmış. Fakat kadın dediğinden bir türlü vazgeçmiyormuş. Kadın sürekli bağırıyor, çocukların bir an önce ormana götürülmesini istiyormuş. Adam:
- Çocuklarımı tekrar ormanda bırakmaya içim nasıl dayanır? diyormuş.
Ama kadın isteğini kabul ettirinceye kadar ona rahat vermemiş. Uyumadıkları için bu konuşmaları çocuklar da dinlemişler. Üvey anne ile, babaları uykuya dalınca Hanzel yine yataktan kalkmış. Daha önce yaptığı gibi dışarı çıkıp çakıl taşı toplamak istiyormuş. Sessizce kapıya yaklaşmış. Ama bu kez kapı kilitliymiş. Üvey annesi kapıyı kilitlemiş. Zavallı Hanzel üzgün bir şekilde yatağına geri dönmüş. Sabahleyin üvey anneleri erkenden gelmiş. Çocuklara biraz ekmek vermiş. Ormana uzanan yolda Hanzel yine en arkadan gidiyormuş.
Ormanın içlerine doğru ilerlemişler. Hanzel yol boyunca ekmek parçalarını ufalamış.Sonunda ormanın en tenha yerine gelmişler. Babaları büyük bir ateş yakmış.
- Burada beni bekleyin. Ben odun keseceğim. Akşam üzeri gelir, sizi alırım! deyip, gitmiş.
Öğle vakti Gratel kendi ekmeğini ortadan bölmüş, kardeşiyle paylaşmış. Sonra iki kardeş uykuya dalmışlar...
Akşam olmuş ama zavallıların babası gelmemiş. Gratel ağlamaya başlamış. Hanzel kardeşini avutmaya çalışmış: - Ay doğunca yola serptiğim ekmek kırıntılarını bulur, kolayca evimize döneriz, demiş. Ay gökyüzünde yükselince, ekmek kırıntılarını aramaya başlamışlar. Kırıntıları ormanda ki kuşlar yediği için bulamamışlar.
Hanzel, Gratel 'e:
- Korkma yolumuzu bulacağız; demiş ama yolu bir türlü bulamamışlar. Bütün gece yollarını bulabilmek için dolaşmışlar. Ertesi gün yine akşama kadar yollarını aramışlar.
Ama ormandan bir türlü dışarı çıkamamışlar. Çok yorulmuşlar, karınları da acıkmış. Evlerinden ayrılalı üç gün olmuş. Gittikçe ormanın daha içlerine, kuytu yerlerine varıyorlarmış. Bir öğle vakti önlerinde çok güzel bir kuş uçmaya başlamış. Çocuklar da kuşun peşinden gitmişler. Sonunda kuş, küçük bir eve varmış ve damına konmuş. Çocuklar eve yaklaşınca evin pasta ve çöreklerden yapıldığını görmüşler. Evin çatısı bisküviden, pencereleri ise şekerdenmiş. Çocuklar buna çok sevinmişler. Hanzel hemen uzanıp çatıdan bir parça koparmış. Öyle açmış ki hemen kocaman parçayı bitirmiş. Gratel ise pencereye yaklaşmış. Şekerden pencereyi kırmaya başlamış. Kopardıkları parçalarla karınlarını doyurmaya başlamışlar. Hanzel çatıdan bir parça daha koparmış. Gratel ise pencereye tekrar yaklaşarak, bir parça daha alıp ağzına atmış. Böyle güzel güzel karınlarını doyururken birden evin kapısı açılmış.
İçeriden yaşlı ve çirkin bir kadın çıkmış. İki kardeş korkudan ellerindeki yiyeceklerini yere düşürmüşler. Yaşlı kadın çirkin sesiyle:
- Aman ne sevimli çocuklar! demiş. Sizi buraya kim getirdi bakayım? Haydi içeriye gelin... Size benden hiçbir zarar gelmez, korkmayın!
Yaşlı kadın kendini çocuklara iyi kalpli bir insan olarak göstermiş. Aslında kötülük yapmayı seven bir cadıymış. Çocukları kandırırmış. Bu pastadan kulübeyi de onları tuzağına düşürmek için yaptırmış. Hanzel ve Gratel eve girdikleri zaman cadı:
- Artık bunlar elime geçti. Kurtulamazlar!... Tam dişime göre birer lokma olacaklar!.. diye içinden geçirmiş.
Evde onlara güzel güzel yemekler hazırlamış. Çeşit çeşit kurabiyeler, pastalar, elmalar, süt...
Çocuklar iştahla yemeklerini yerken başlarına geleceklerden habersizmişler. Ardından bir güzel uyumuşlar. Cadı, sabah erkenden kalkmış. Uyuyan çocuklara bakmış. Hanzel zayıfmış. Ama Gratel tombul yanaklarıyla tam Cadının ağzına layıkmış.
Sonra Hanzel'i yakaladığı gibi bir kümese atmış. Parmaklıklı kapısını sıkıca kapatmış. Hanzel bağırıp çağırıyormuş ama ne fayda...
Cadı daha sonra Gratel 'e:
- Kalk bakayım miskin diye bağırmış. Kalk da eve su taşı! Kümesteki kardeşine yiyecek götür! Biraz şişmanlasın da sonra onu yiyeyim! demiş.
Bunları duyan Gretel ağlamaya başlamış. Kötü kalpli Cadının dediklerini yapmak zorundaymış.Zavallı Henzel 'e en güzel yemekler pişiriliyormuş.
Her sabah Cadı kümesin yanına gelerek: - Henzel, parmağını dışarı çıkar. Şişmanladın mı şişmanlamadın mı? diyormuş. Henzel, parmağı yerine bir kemik parçası uzatıyormuş. Cadının gözleri iyi görmediği için bu kemik parçasını Henzel 'in parmağı sanıyormuş.
Çocuğun bir türlü kilo almamasına şaşırıyormuş. Artık Cadının sabrı tükenmiş. Bir sabah Gretel 'e seslenmiş:
- Çabuk ol, su taşı! Kardeşin zayıf bile olsa yarın onu kesip pişireceğim. Zavallı kız durmadan ağlıyor, bir yandan da kazana su taşıyormuş.
- Allahım, bize yardım et! diye dua ediyormuş. Keşke bizi ormandaki vahşi hayvanlar yeseydi de ikimiz beraber ölseydik!...
Cadı bu sözleri duyunca: - Boşuna nefes tüketme! Size kimse yardım edemez! diye bağırmış.
Ertesi sabah Cadı fırını yakmış. Gretel su dolu kazanı ateşe koyacakmış. Cadı:
- Önce ekmek pişirelim. Hamuru hazırlamıştım. Gir içeri bakalım, fırın iyice ısınmış mı? Ekmekleri pişirebilir miyiz? demiş. Bunları söylerken bir yandan da kızcağızı fırına doğru itiyormuş. Fırının ağzından korkunç alevler yükseliyormuş. Gretel korkuyla titremeye başlamış. Cadının amacı Gretel fırının içine girince kapısını örtmek, çocuğu pişirmekmiş. Çünkü karnı çok açmış. Henzel ile birlikte Gretel 'i de pişirip yemek istiyormuş. Gretel cadının ne yapmak istediğini hemen anlamış.
Aklına bir kurnazlık gelmiş. Cadıya:
- Ama ben fırına nasıl girileceğini bilmiyorum ki!.. demiş. Cadı sinirlenip bağırmış:
- Beceriksiz kız! Fırının kocaman bir kapağı var. İçeri ben bile girerim! Sonra fırına yaklaşmış:
- İşte bak! Fırına nasıl girilirmiş gör! diyerek kafasını içeri sokmuş. Bunun üzerine Gretel aniden kadını arkasından fırına itmiş. Cadıyı fırının içine tıkmış. Hemen fırının demirden kapağını kapamış. Cadı içerde acı acı bağırmaya başlamış. Ama Gretel cadının haykırmalarına kulak asmamış. Koşarak oradan uzaklaşmış.
- Kötü cadı, cayır cayır yansın! Yaptığı kötülüklerin cezasını çeksin! diyormuş. Hemen Henzel 'in yanına gitmiş. Kümesin kapısını açıp, kardeşine:
- Kurtulduk Henzel!... İhtiyar cadı yandı, cezasını buldu! demiş. Henzel, kapısı açılan kafesten hemen dışarı fırlamış. Artık bir kuş gibi özgürmüş.
Çocuklar sevinçten çılgına dönmüşler. Birbirlerine sarılmışlar. Öpüşmüşler... Çocuklar cadının evine girmişler. Evin her köşesinde değerli taşlarla dolu sandıklar varmış. Ceplerini bu değerli taşlarla doldurmuşlar. Yanlarına da bir kaç sandık almışlar. Artık hiçbir şeyden korkuları kalmamış.Henzel:
- Cadıların yaşadığı bu ormandan bir an önce kurtulmalıyız, demiş. Bir kaç saat sonra bir ırmağın kenarına gelmişler. Henzel:
- Karşıya nasıl geçeceğiz? Ne bir köprü ne de bir geçit var? diye sormuş. Gretel:
- Şurada beyaz bir ördek yüzüyor. Belki bize yardım edebilir, diyerek ördeğe yalvarmış.
- Canım ördek, kuzum ördek... Ne olur bizi karşıya geçir. İyi kalpli ördek gelmiş ve iki kardeşi karşıya geçirmiş. İki kardeş bir süre daha yürüdükten sonra, ormanda geçtikleri yolları tanımaya başlamışlar..
Anlamışlar ki artık evlerine çok yaklaşmışlar. Uzaktan babalarını görmüşler. Heyecanla babalarına doğru koşmaya başlamışlar. Adam, uzaktan gelenlerin kim olduğunu anlamaya çalışıyormuş. Zavallı adam çocuklarını ormanda bıraktığından beri hiç gülmüyormuş. Bu arada kötü kalpli karısı da ölmüş.
Adam karşısında çocuklarını görünce sevincinden ne yapacağını şaşırmış. Birbirlerinin boynuna sarılmışlar. Henzel ve Gretel başlarından geçenleri bir bir babalarına anlatmışlar. Sonra ceplerinde getirdikleri değerli taşları ve içi mücevher dolu sandıkları babalarına vermişler. O günden sonra bütün üzüntüleri, sıkıntıları sona ermiş. Baba ile çocuklar mutluluk içinde bir arada yaşayıp gitmişler. Bir daha birbirlerinden hiç ayrılmamışlar...