Hikaye | Kategoriler | Hikayeler
Cennet Ülke
Ağaçlarla, Çiçeklerle dolu bahçelerin yer aldığı,
Herkesin huzurlu yaşadığı,
Üzerinde pamuk gibi bulutların dolaştığı,
Güzel bir ülke imiş.
Her köşesinde yemyeşil,
Mis gibi kokan ağaçları,
Bağrında binlerce çeşit canlının barındığı
Göz alabildiğine yükselen ormanları varmış.
Kuşlar şakır, koyunlar melermiş.
Rengarenk kelebekler uçuşurmuş kırlarda,
Rüzgar da ılık esermiş yeşil çayırlarda.
Hoş bir seda bırakırmış,
Çobanın kavalından dökülen ezgiler.
Tekir kedi mırıldanır, karabaş keyifle dolaşırmış.
Tüm çocuklar ve büyükler mutluluk içinde yaşarmış.
Hayat sürüp giderken hızla,
Insanlar yaşam telaşında!
Yiyor, içiyor, döküp saçıyor,
Yaşayıp gidiyorlamış.
Ormanları kesip biçiyor
Süratle de tüketiyorlarmış...
Fakat bu hayat telaşı içinde
Büyümekte olduğunu farkedemedikleri
Bir canavar bilgisizlikle, ruhunu
Verimli topraklarla da karnını doyuruyormuş
Görülmez değilse de bu varlık!
Göremiyorlarmış birileri nedense!..
Ülkede yaşam sürüyor, yeni yeni bebekler doğuyor,
Ülke nüfusu da gittikçe artıyormuş.
Bir taraftan topraklar azalıyor,
Yaşam alanları daralıyormuş
Canavar ise büyüyor da büyüyormuş.
Canavar mutlu, halinden memnun;
Çünkü ülke halkı farkedemiyor işin boyutunu
Ve insanlar yitiriyor işini, aşını
Hergün gelişmiş, ülkelerin yaşamları.
Hayatlarına fabrikalar, makineler girmiş.
En kötüsü doğa kirlenmiş...
Ya o çöplerin durumu?
Bidonlara, sokaklara, sulara taşmış.
Ülkeden gökyüzüne
Zararlı gazlar, tozlar, dumanlar yükselmiş
Yağmur damlaları kirlenmiş,
Kara kara yağmış dünyalarına.
Halı gibi serili otlar yokedilmiş.
Verimli tarlalar da binalara dönüştürülmüş.
Tabiat başlamış sararmaya, solmaya.
Mevsimler şaşırmış ve yerlerini.
Baharı beklerken düşmüş kiraza kar taneleri.
Sabah kar var, giyiyorsun çizmeni,
Öğleden sonra terleyip çıkartıyorsun ceketini
Denizlerde yüzülemez, balıklar da yaşayamaz olmuş.
Ya kirlenmiş denizlerde yaşayan canlılar?
Ne mi olmuş?
Ne olsun yaşayamaz olmuş herbiri...
Kökleriyle sarılıp toprağı kucaklayan ağaçlar da
Kesilince birer birer,
Gelipte birçok canlar alır olmuş seller.
Oysa ormanlar köklerindeki gölcüklerde
Topraktan çektikleri suları saklar,
Hem de mevsimi dengelerler.
Olmaz ise eğer ormanlar,
Sularla akıp gider faydalı üst topraklar.
Toprağın gücü yetmez
Tohumu bağrında beslemeye
Çünkü artık yitirmiştir özünü mineralini,
Renk renk çıplak kayalar ve çölleşmiş tepeler
Kaplar ülkenin her yerini
Peki bu tablolar kader mi?
Yoksa bir ihmalin bedeli mi?
Ve günlerden bir gün
Ülkenin bir köşesinde;
Duyarlılığı, duygusallığı,
Sevgisi dağlar kadar olan,
Pamuk sakallı bir dedecik
Uyuyamaz olmuş geceleri!
Kim sorsa halini
Diyemiyormuş iyi,
Çünkü söyledikleri dilediği gibi
Ulaşamıyormuş göze, kulağa, dile ne dese...
Birgün oturuken bahçesinde,
Geldiğini görür çocukların, gençlerin;
Yeşil giysilerle başında tacı yapraklardan
Ve ellerinde dikilecek fidan.
Pamuk Dede tutamaz gözyaşlarını mutluluktan;
Ülkenin her yeri bereketlenir gözyaşlarından.
Dağıtır rengarenk bahçesinde
Yüreğinden çıkan sevgi demetini.
Çağıl çağıl akar her birinin kalbine, beynine.
Ülke çocukları olur gönül gönüle, yürek yüreğe.
Sevgiyi birleştirirler bilgiyle.
Umut verirler Pamuk Dede'ye.
Pırıl pırıl gençler güzel şeyler üretirler elbirliği ile
Ve canavar boğulur gider sevgi, bilgi selinde;
Ülke olur cennetten bir bahçe
Doğaüstü olsada bu canavar,
Kovalar onu bilinçli kafalar.
Akla sığmaz, kutuya girmez bu canavar pes eder.
Yürekleri vatan, toprak sevgisiyle dolu ülke çocukları,
Sele bir çakıl taşını dahi vermemeye kararlı
Gökten düşer üç elma,
Birisi bu masalı dinleyene,
Ikincisi bu masaldan pay alana.
Üçüncüsü ise Pamuk Dede'ye.
Çocuklar bilirler, çok da severler.
Pamuk Dede aslında Erozyon Dede.